top of page
Yazarın fotoğrafıGenç Adam

Memleket İsterim


Bu sefer finansal piyasalardan veya yatırımdan bahsetmeyeceğim. Biraz memleketim Hatay'dan ve depremden konuşmak istiyorum. Bugün sabah memlekete geldim. Depremden sonra üçüncü veya dördüncü gelişim. Deprem anında da Ankarada'ydım. Normalde geldiğimde hep yaşadığım şehir Ankara aklımda olur. Bir an önce dönmek isterdim. Ama depremden sonra bu şehre her dönüşümde içimi kara bulutlar kaplıyor. Şehir düzeninin alt üst oluşu, etrafta yıkık binaların oluşu, onlarca iş makinasının yıkımlara devam ediyor olması gerçekten etkiliyor beni. Normalde, Hatay'da yaşayanlar bilir, düzenli bir şehirleşme yapısı yoktur ve özellikle yolların durumu berbattır. Düz yol bulmak zordur, yollar delik deşiktir. Ama sanki depremden sonra şehir daha da dağılmış, daha da düzensizleşmiş gibi geliyor. Terk edilmenin yanında yetim öksüz bırakılmış. İçinde insanlar var ama yalnızlar gibi. Etraftaki konteynerlar ve her biri farklı bir kurumdan gönderilmiş çadırların o kasvetli duruşu gözüme fazlasıyla çarpıyor sanırım.

Hatay'da şehre her baktığımda benim gözümde her zaman gastronomik bir görüntü belirir. Etraftaki dönerci ustaları, künefe salonları ve kebapçıları görürüm hep, dikkatimi hep onlar çeker. Şimdi ise Ankara'nın gri bulutları memleketimin üstüne çökmüş, beraberinde kasvetten başka bir şey getirmemiş gibi. Şu anda şehirde hayat normal gibi. İnsanların çoğunluğu işlerine dönmüş veya yeni bir iş bulmuş. Marketler açık, kasap açık, berberler açık. Dönerciler, kebapçılar binalar güvenli olmadığı için genellikle konteynerlarda işlerine devam etmeye çalışıyorlar.

Yakında okullar açılacak ve tabi ki beraberinde de soğuk havalar geliyor. İnsanlar biraz telaşlı gözüküyor. Çocuklar okula gidecek ama toplu taşıma meselesi çözülmemiş, çocuklar gıcır gıcır giyinip gidecek ama temiz suda sıkıntılar yaşanabiliyor ve hatta bazen musluklardan çamur akıyor. Yardımlar azalmış durumda ama görünüşe göre bu bir sorun değil, insanlar gelen yardımları bir şekilde depolayabilmiş. Su sorunu da minik bir problem olarak devam etmekte. minik diyorum çünkü çoğu bölgelere temiz su arıtma tesisleri ve depoları konulmuş. İnsanlar diledikleri gibi su doldurabiliyor.

Sohbet arasına karıştığınız da konu her zaman bir şekilde depreme ve yarattığı korkuya geliyor tabii ki. İnsanlar duvara çivi çakmaya bile korkar olmuş. Duvara çivi çakmanın binaya zarar verebileceğini düşünüyorlar. Ağır eşyaları evlerine taşımaya korkuyorlar ve durumdan yakınıyorlar. Ama tabii ki evi sağlam olan ve içinde kendini güvende hissedebilen için durum farklı. Örneğin benim ailem. Şükürler olsun ki hepimiz iyiyiz. Ve bu yüzden de şehrin geneline göre rahatız açıkçası. İnsanların gülebildiğini, sohbet edebildiğini, gelecekleri hakkında hayaller kurabilmelerini görmek gerçekten çok güzel.

Ama şöyle bir durum var. Ülkemizin 11 ili bu durumdan hala ciddi anlamda etkilenmiş durumda. Fakat biz çoktan unuttuk. Gündemimizde daha önemli meseleler var hep. Öncelikle cumhurbaşkanlığı seçimi vardı, sonra merkez bankası yönetimi oldu, sonra halka arzlar ve şimdi de yavaş yavaş yerel seçimler için dertlenir olduk. Hayatımıza devam etmeyelim dertlenmeyelim demiyorum ama unutmamalıyız bence diye düşünüyorum. Buradaki görüntülere tanık olmadıysanız işiniz kolay. Ama buradaki atmosfer bambaşka. Buradaki geçmişe duyulan özlem, ah şu şehir ne zaman eski haline dönecek diye düşünen insanların of çekişlerini duymak gerçekten çok başka. Ve şöyle bir dileğim var memleketim hakkında; tıpkı Cahit Sıtkı Tarancı'nın haykırışı gibi:


Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.


Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.


Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.


Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page